Prof. Dr. Aygün Ekin Meriç | [email protected] – Antik adı Nikaia (Nicaea) olan İznik, günümüzde Bursa’dan Bolu’ya ve İstanbul’dan Kütahya’ya kadar uzanan ve Antik Dönem’de Bithynia olarak adlandırılan bölge içinde yer alıyor. Kent, Erken Tunç Çağı’ndan başlayıp günümüze kadar aralıksız kullanım görmesiyle çok özel bir konumda. İznik; Bithynia Krallığı, Bizans Laskarisler Dönemi, Anadolu Selçuklular Dönemi ve Erken Osmanlı Dönemi’nde başkentlik yapmış çok önemli bir kent. Kent, Antik Dönem’de beş kenarlı bir surla çevriliydi ve kente İstanbul Kapı, Lefke Kapı, Göl Kapı ve Yenişehir Kapı gibi gösterişli kapılarla giriş yapılıyordu. İznik’te Helenistik, Roma, Bizans ve Erken Osmanlı dönemlerine tarihlenen çok önemli yapılar bulunuyor. Kent, Roma Tiyatrosu, Sur Kapıları, Bazilika, Obelisk (Dikilitaş), Hipoje (yer altı mezarı), Ayasofya, çini fırınları, Nilüfer Hatun İmarethanesi, Yeşil Cami ve Süleyman Paşa Medresesi gibi farklı dönemlere ait önemli eserleri barındırıyor. İznik, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2009 yılında Açık Hava Müzesi ilan edilmiş ve 2022 yılında UNESCO Dünya Mirası Aday Listesi’ne seçilmiştir. Roma Tiyatrosu, İznik sur içi bölgesinin güneybatısında bulunuyor. Tiyatro, İznik Gölü’ne 400 metre uzaklıkta olup denizden 98 metre yükseklikte. Yapı, Roma İmparatoru Traian Dönemi’nde (M.S. 98-117) inşa edilmiştir. Bithynia Bölgesi Valisi Plinius ve İmparator arasındaki yazışmalarda, tiyatronun henüz inşaat aşamasında olduğu ve o zamana kadar 10 milyon sesterces (yaklaşık 5 milyon dolar) harcanmasına rağmen hâlâ bitirilemediği ve bu yüzden bazı bölümlerin masraflarının hayırsever vatandaşlar tarafından üstlenildiği anlaşılıyor. Tiyatroya sponsor olan zenginlerin ve devlet adamlarının isimleri hâlâ duvarlardaki ve kaidelerdeki yazıtlarda görülüyor.
Yaklaşık 24 metre yükseklikte, üç katlı olarak inşa edilmiş olan tiyatro, 10 bin kişilik seyirci kapasitesine sahipti.
Anadolu’daki tek örnek
Önceki yüzyıllarda bir yamacın doğal eğimine inşa edilen tiyatrolar, Roma Dönemi’nin en büyük keşiflerinden birisi olan tonoz mimarisi ile düz bir alanda yükseltilebilmiştir. İznik Roma Tiyatrosu da tamamen düz bir alana tonozlar kullanılarak inşa edilmiş olması nedeniyle Anadolu’daki tek örnektir. Tonozlar birbirlerine tünel geçişleriyle bağlanıyor ve bu sirkülasyon bütün altyapıyı dolaşıyor. İtalya’daki karakteristik Roma tiyatrolarına benzer şekilde, tonoz ve kemerlerle yaklaşık 24 metre yükseklikte, üç katlı olarak inşa edilmiş olan tiyatro, 10 bin kişilik seyirci kapasitesine sahiptir. Kazılar sonunda sahne binasının tümü açığa çıkarılmış ve eldeki verilerle özgün durumda iki katlı olduğu anlaşılmıştır. Sahne binasının üç adet giriş kapısı ve koridorla birbirinden ayrılmış dekor deposu ve kostüm odası olarak kullanılan mekânları vardır. Sahne binasının kapı süslemeleri üzerine sarmaşık motifleri ve akanthus yapraklarının yanı sıra, Herakles, Perseus, Pegasus ve Eros gibi mitolojik figürler işlenmiştir. Sahne binasının her iki yanında bulunan ve tiyatronun anıtsal girişi olan sütunlu galeriler, Korinth sütunları ve Hermae heykelleri ile iki katlı gösterişli bir mekândır.
Değişen işlevleri
Roma Dönemi’nde değişen sosyal ve kültürel yapıya bağlı olarak tiyatro gösterilerinin yerini şiddet içeren gladyatör oyunlarının aldığı söylenebilir. İznik Tiyatrosu’nun duvarlarındaki kılıç, kalkan, zırh ve miğfer kabartmalarının da gösterdiği gibi tiyatronun orkestra kısmında dönemin modası sayılan gladyatör oyunları sergilenmiş olmalıdır. Alt yapıyı oluşturan derin tonozlar da bu gösterilerde sırasını bekleyen insanlar ve hayvanlar için bir bekleme odasıydı. Hristiyanlık için çok önemli olan I. Ekümenik Konsil, M.S. 325 yılında İznik’te gerçekleşmiştir. Milano Fermanı’yla genel dinsel hoşgörü ilân edilmiş ve Büyük Theodosius tarafından Hristiyanlık resmî din olarak kabul edilmiştir. Bu tarihlerde tiyatronun özgün kullanım işlevinin sona erdiği ve dini toplantılar için kullanıldığı görülüyor. Özellikle orkestra duvarındaki Meryemİsa freskleri ve haç motiflerinden bu kullanım evresi net olarak anlaşılıyor. Bu dini kullanım evresi M.S. 4. yüzyıldan, M.S. 557 yılında gerçekleşen büyük depreme kadar devam etmiştir. Bu yıkıcı depremden sonra tiyatro alanı terk edilmiş ve kent M.S. 8. yüzyıl başlarında Arap orduları tarafından kuşatılmıştır. Bu akınlara karşı koymak için Bizans İmparatoru III. Leon (717 -741) tiyatronun taşlarını söktürmüş ve bu taşları surların güçlendirilmesi ve yükseltilmesi için kullanmıştır. Özellikle Lefke Kapı ile Yenişehir Kapı arasındaki surlarda tiyatroya ait oturma basamakları ve mimari bloklar görülebilir. M.S. 13. yüzyıla kadar geçen sürede tiyatronun özellikle birinci katının tamamının toprak altında kaldığı görülüyor. Bizans İmparatoru Theodore Laskaris Dönemi’nde ilk kattaki oturma basamakları üzerine mezarlık kilisesi inşa edilmiş. Oturma sıraları üzerindeki üç nefli bazilikal planlı kilise ile güneydoğudaki kilise kalıntısı tiyatrodaki çok katmanlılığı gösteren önemli dönem eklentileridir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanan ve Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından desteklenen, İznik Roma Tiyatrosu Restorasyon ve Çevre Düzenleme Projesi’nin 2024 yılında tamamlanması ve alanın ziyarete açılması planlanıyor. Bu projenin tamamlanması ile birlikte, İznik, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girme yolunda yeni bir kültürel turizm merkezine kavuşmuş olacak.
Seramik ve çini atölyeleri
Tiyatronun tonozlu mekânları gibi korunaklı alanlara M.S. 15. ve 17. yüzyılları arasında Osmanlı Dönemi seramik fırınları inşa edilmiştir. Tiyatroda bu fırınlarda üretilmiş binlerce seramik, kalıplar ve diğer fırın malzemeleri gibi dönem özelliklerini yansıtan değerli buluntular ele geçmiştir. Seramik ve çini örnekleri ile günümüzde de önemli bir yere sahip olan bu atölyeler, Osmanlı Dönemi’nde çok kaliteli eserler üretmiştir.
GÜNDEM
09 Ekim 2024SPOR
09 Ekim 2024GÜNDEM
09 Ekim 2024SPOR
09 Ekim 2024SPOR
09 Ekim 2024GÜNDEM
09 Ekim 2024GÜNDEM
09 Ekim 2024